Güzelliği örselenmiş, mutluluğu yarım kalmış bir kadın ve
bastırılmış bir besteci... Yaşadığı tüm felaketlerin altından saf
yeteneği ile kalkan Neveser’in kendi sesini bulmasına, hiç
kimse engel olamayacaktır.
Neveser Kökdeş, 1900 yılında varlıklı bir Osmanlı ailesinde
dünyaya geldi. Yüzyılın başında, hayata İstanbul’da iyi yetişmiş
güzeller güzeli bir genç kız olarak başladı. On altı yaşındayken
evlendi. Oğlu Adnan’a hamileyken, kocasını Birinci DÜnya
Savaşı sırasında Çanakkale’de kaybetti. Ardından felaketler
birbirini kovaladı. Geçirdiği yüz felci sonrasında içine kapandı.
Daha sonra, ağabeyi dönemin Operetler Kralı Muhlis Sabahattin’in
yanına sığındı. Bir ömür boyu gölgede kaldı., müziğini
kendine sakladı. Ama zamanın Doğu ve Batı tarzlarını benzersiz
bir şekilde harmanlayan kendi müziğinden asla vazgeçmedi.
Türk Müziği’nin alemdarları ile tek başına mücadele edip,
sonunda İstanbul Radyosu’nda şarkılarını yayınlamak ve onlara
kendi piyanosu ile eşlik etmek için bir solo program elde
edebildi. Sonunda müziğini kitlelere ulaştırmayı başardı ve
50’li yıllar boyunca çok popüler oldu. Ancak 1962’de ölümüne
kadar çok mütevazı bir hayat yaşadı.
‘Neveser’, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e, varlıktan yokluğa, tüm
kayıplara, engellere ve baskılara göğüs geren dirayetli bir kadının
ve ‘Neveser Musikisi’ni yaratmış kudretli bir bestekârın
hikâyesini anlatıyor.