Kobra; yirmi beşine varmadan genlerini geride bırakarak kendini yeniden yaratan, tüm bağımlılıklardan kurtularak özgürleşip kaderine hükmeden, kendisine verilen ve verilmeyen tüm isim ve unvanlardan sıyrılarak soyadını kendi seçen bir kadının melekten zehirli bir yılana
dönüşümünün öyküsü…
İstanbul, 1930’lar… Melek; hayaller, ümitler, arzularla dolu genç, güzel, yetenekli, eğitimli ve ünlü bir babanın hatırı sayılır bir ailenin kızı olarak, henüz hayatın eşiğinde; merak, heyecan ve büyük bir açlıkla geleceğe bakmaktadır. Ancak egosu, hayata karşı ilk duruşunda, Türkiye Güzellik Kraliçesi Yarışması’nda, kendisinden daha güzel bulunan 12 kızın altında kalarak çatlamış ve Melek’in bir daha asla geriye çeviremeyeceği öz yıkım süreci başlamıştır. Kendisini tamir edebileceği ve dağılan parçalarını toplayabileceği tek yer olan ailesinin yanına döndüğünde ise onları kendi ego savaşları içinde bulur.
Melek büyüyen bu çatlağı durdurmak için bir yol aramaya koyulur. Annesinin kaderini reddeder ve arzularının peşine, babasının yanına koşar. Kaptığı başrol ile önce babasının onayını alır, sonra yeteneği ile ona da meydan okur. Ferdi Tayfur ile evlendiğinde artık İstediği her şeyi elde etmiş, mutlu, tutkulu, seven, sevilen, sanatının zirvesinde bir kadındır. Dışarıdan mükemmel gibi görünen bu hayat bir süre sonra uyuşturucu müptelalığı ile tepetaklak olur.
Melek sahip olduğu hiçbir şeyin içindeki boşluğu dolduramayacağını, kazandığı hiçbir unvanın kırılan egosunu yerine koyamayacağını artık anlamıştır. Ferdi’yi de reddettiğinde sonunda kendi seçtiği
kişi olacaktır.